7 Haziran 2011 Salı

Öyle Bir Geçer Zaman ki #3

Türk filmlerinde ne öğrendik: kusan kadın hamiledir.

Bu minvalde Caroline de kusmuştur; öyleyse hamiledir. Bir önceki postta yavan dediğim senaristlerden özür diliyorum.

Ben de bir türk dizisi senaristi olabilir miyim acaba? Kemalettin Tuğcu'nun romanlarından JJ Abramsa taş çıkaracak gerilimler yaratabilir miyiz? Ömer Seyfettin'in ibretlik öykülerini bir diziymişçesine birbirine bağlayabilir miyiz?

Hemen google destekli bir senaryo kuralım:

Bir çiftlik var. Daha doğrusu perili bir köşk. Kahyası da müştemilatta ailesi ile birlikte yaşıyor.
Çiftliğin kahyası, babamız, çiftlik sahiplerinden gördüğü bir iyiliğin, yaklaşık 5 bölüm boyunca bizans kahkahaları eşliğinde başına kakılması sonucu diyet olarak kolunu verir. Daha sonra tek kolu ile işine devam etmek durumundadır. Öylesine vakur, ölesiye gururlu...

Daha sonra kahyanın oğlu ile köşk sahibinin oğlu arasında bir kaşağı meselesi 5 bölüm daha verilir.

Sonra savaş çıkar. Kahya üzerinden başının vermeyen bir şehit hikayesinde işlenir. Fakat giden baş esareti engelleyemez. Esir düşen köşk sahibi ya da kahyanın büyümüş oğlu da bir forsa serüvenine başlar. Tabii ki önce bir bomba uyarlaması da yapılabilir. Savaş da bir topuz hareketiyle biter.

çalışmak lazım buna.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder