21 Ocak 2011 Cuma

SU İÇİN[DE] ALLIANOI


Allainoi, İzmir ili, Bergama ilçesi sınırları içinde, Bergama-İvrindi karayolunun 18. km'sinde, Bergama'nın kuzeydoğusunda, Yortanlı Barajı gölet alanının tam ortasında, Paşa Ilıcası Mevkii’nde yer almaktaymış. Gidip görmediğim için mişli geçmiş zaman kullanmak istedim. Zaten bir süre sonra mişli geçmiş zaman ile anılacak.

Çalışmalarla ilgili bilgi:

1998 yılından bu yana da Paşa Ilıcası merkez olmak üzere baraj gölet alanı içinde kalan alanda kurtarma kazı çalışmaları devam etmektedir. Baraj Gövdesi ve çevre ile bağlantısını sağlayacak yol yapım çalışmaları devam etmektedir. Proje aynen uygulandığı takdirde, baraja su toplanmaya başlandığı gün Allianoi tamamen su altında kalacaktır. Yağış rejimi ve bitki örtüsü ile bağlantılı olarak yaklaşık 40-60 yıl arasında ömrü olduğu düşünülen barajın gölet alanında bu süre zarfında alüvyon birikecek. Ve Allianoi yaklaşık 12- 15 m.’lik alüvyon dolgu altında kalacaktır.

Aslında, tarihi eserlerin yapılan baraj sonucunda sular altında kalma olayına alışığız biraz. Bu sefer işi ilginç kılan Çevre ve Orman Bakanımız Sayın Veysel Eroğlu'nun açıklamaları.

"Devlet Su İşleri, o dönem Kültür Bakanlığına müracaat ederek yapılması gerekeni sormuş, burada bir arkeolojik kazı yapılması ve bütün masraflarının da DSİ tarafından karşılanması kaydıyla gerekli müsaade verilmiş. Burada Peri Kızı adında bir heykel var, bir mozaik var, bir de sütun var. Bunlardan ibaret. Ben, DSİ Genel Müdürü olduğumda baraj yıllardan beri bekliyordu. Ben bizzat yerine giderek kazı çalışmalarının bir an önce tamamlanmasını istedim. Çünkü bölgedeki vatandaşların barajın gecikmesi nedeniyle yılda 50 milyon TL gibi bir maddi kayıpları söz konusuydu. Çalışmalarımız bu çerçevede devam etti ama birden bire Allianoi diye bir şey ortaya atıldı. Bilemiyorum, ben tarihçiyim ama arkeolog değilim. Kazı yapan, tarihi eserleri çıkaran koruyan biziz. Buralar zaten toprak altındaydı. Burayı koruma altına aldık, herhangi bir tahribat söz konusu değil. Arzu edilirse, baraj ömrünü tamamladıktan, sonra tekrar çıkarılması mümkün. Roma döneminden kaldığına göre, yıllardır demek ki toprak altında. Birkaç yüzyıl daha toprak altında kalmasının bize göre bir mahsuru yok."

 Daha fazla bilgi için: www.allianoi.org

Bence de bu eserlerin kumlar altında kalması, belki bizden sonra tarih bilinci daha da gelişmiş olabilecek kuşaklar olabileceği için daha iyi. Çıkarmasınlar hiç birşey. Çıkmışları da örtelim. Tarih bilinci istenilen seviyeye geldiği zaman; taşların üzerine isim yazılmadığı, şafak atılmadığı veya kalp çizilmeyeceği zaman açsınlar üzerini. Gömün, hepsini gömün. 


İşi birde oranın halkından dinlemek gerekli. Orada toplanacak su, onlar için ne ifade ediyor. Susuzluktan kırılıyor mu o çevrenin halkı veya toprakları yanıyormu?Sayın Veysel Eroğlu yıllık 50 Milyon TL'lik bir kayıptan söz ediyor. 98'den sonra 13 yıl geçmiş. 650 milyon TL... Vah Türkiye'm vah...


Allianoi'yi gömelim. Bize bu kadar tarih çok!!!

17 Ocak 2011 Pazartesi

Çok da fifi #3


Enerji Bakanımız Sayın Taner Yıldız Galatasaray taraftarlığını askıya almış. Haber burada. Biz ne diyoruz peki:

Çok da fifi...

TT Arena Açılış Komedisi

Tek yumruk taraftar topluluğunun konu ile ilgili açıklamasıdır:


Özür dilemiyoruz! Özür dilemeye ve istifaya çağırıyoruz!

Cumartesi akşamı Galatasaray'ımız yeni evine kavuştu, yeni evine onurlu bir merhaba dedi. Galatasaray adı ile rant sağlamaya çalışanlar, kulüp yönetiminden devlet yönetimine, büyük Galatasaray taraftarının tepkisi ile hakkettikleri cevabı aldılar.
Ali Sami Yen Spor Kompleksi, şehrin ortasındaki evimiz Ali Sami Yen'imizin yerine bize tahsis edildi. Değeri yüksek olan Mecidiyeköy'deki araziyi alıp, kuşa döndürülmüş bir proje ile yeni stat yapılmış olmasına rağmen başbakan ve devlet erkanı Galatasaray Spor Kulübüne büyük bir lütufta bulunmuş gibi davranarak kendi siyasi hesaplarını hayata geçirmek istediler. Yapılan propaganda, Adnan Polat'ında katkısına rağmen Cumartesi günü kulübün gerçek sahibi Galatasaray taraftarının bilinçli tepkisi ile bir balon gibi patladı.
Bizlerin bu stat için, ne devlet erkanına, ne de Adnan Polat'a bir borcumuz var. Bu stat kimsenin cebinden çıkan para ile yapılmadı. Kendi yandaşlarına peşkeş çektiği Ali Sami Yen arazisi karşılığı yapılan stat için bizim tek borcumuz, bu stadı yapan, üçünü çalışmalar sırasında yitirdiğimiz emekçileredir. Bizler bu stat için sadece evine ekmek götürmek derdinde olan, günlerini gecelerini şantiye alanında geçiren, kimi zaman maaşını bile alamayan, iş güvenliği olmadan çalıştırılan emekçilere teşekkür ederiz.
Cumartesi akşamı yapılan protesto için Galatasaraylılığımızı sorgulayan, ancak kendi çıkarlarının söz konusu olduğunu bildiğimiz Adnan Polat'ı, Galatasaray taraftarından özür dilemeye ve istifa etmeye davet ediyoruz. Aynı şekilde Recep Tayyip Erdoğan ve tokinin başkanı olan şahsı da büyük Galatasaray taraftarından özür dilemeye davet ediyoruz.
Galatasaray Spor Kulübünün gerçek sahibi büyük Galatasaray taraftarına; Ali Sami Yen Spor Kompleksi'nin açılışında onurlu duruşunuzla kulübümüzü kimsenin kendi çıkarları, rantı için kullanamayacağını gösterdiniz. İyi günlerinde olduğu gibi kötü günlerinde de bu kulüp bizim. Yapılan ve yapılacak tüm saldırılara karşı, kulübümüzü kendi menfaatleri için kullananlara karşı, tek çıkarı arma aşkı olan bizler tek yumruk, tek yürek olarak duralım. Biliyoruz ki büyük kulüp, büyük taraftar olmak, alınan kupalarla, tribünü kaplayan pankartlarla değil, zalimin önünde başını eğmeyen onurlu duruş ile mümkündür.
Korkunç ellerinle bastırıp yaranı
dudaklarını kanatarak
dayanılmakta ağrıya.
Şimdi çıplak ve merhametsiz
bir çığlık oldu ümit...
Ve zafer
artık hiçbir şeyi affetmeyecek kadar
tırnakla sökülüp koparılacaktır...
Yaşasın Galatasaray! Yaşasın büyük Galatasaray taraftarı!

16 Ocak 2011 Pazar

Ali Sami Yen Spor Kompleksi TT Arena

Zar zor da olsa girebildim stada. Akreditasyon ile ilgili biraz sorun yaşadık. Pegasus tribününde Ultraslan hemen ardından izledim. Benim izlediğim yerin kombine bedeli 2400 TL imiş! İyi para açıkçası.


Stat muazzam. Akustik çok iyi. Ama soğuk biraz. Ayazağa ne de olsa! Üstü kapatılınca daha iyi olacak sanırım. Ama o zaman sigara işi ne olur bilmiyorum.


Stat çıkışı yine biraz çileli oldu. Ben, aralardan yürüyerek hastane mevkine ulaştım ve oradan otobüse bindim. Stat 15 dakikada boşaldı belki ama nereye? İnsanlar stattan çıktı metro önünde bekledi. Ayrıca çevre düzenlemesi sanırım ancak yaza biter. Ayrıca stadın içinde cep telefonu doğru düzgün çekmiyor! Çok yoğun kullanım isteğinden midir yoksa baz istasyonu eksiğinden midir bilmiyorum, ama bariz bir problem var. 


Üst tribünler normal lig maçlarında dolmayacak gibi. İlk maç Sivasspor ile. Bakalım o zaman daha belli olur performansı. Maalesef Galatasaray için çok iç açıcı sıfatlar kullanamayacağım. Oyunun bazı bölümlerinde biz oynadık bazı bölümlerinde Ajax hakimdi. Anıl son dakikada atabilseydi o golü!... Gerçi Ali Sami Yen stadının açılış maçı da 0-0 berabere bitmiş.

Protesto kısmına gelince, orada toplanan insanların tek ortak noktası Galatasaray. Konuşurken her hangi bir kelimede dahi bu renklerin yönetimi, taraftarı ya da herhangi bir şeyi hakkında kötü söz söylememelisin. Söylersen böyle olur. Bu stata Galatasaray para vermemişmiş; emeği yokmuşmuş; yönetim beceriksizmiş! Sanki karşılığında Ali Sami Yen stadının üst kullanım haklarından feragat etmemişiz gibi bir durum ortaya çıktı. Yönetim bu konuda çok pasif. Ellerini açıp dilenmedikleri kaldı. El pençe divan durmuşlardır eminim.Tamam stad çok güzel ama Galatasaray kulübünün feragat ettikeri karşılaştırırsak,TT Arena kefesi biraz havada kalır.

Recep Tayyip Erdoğan, sanırım çok alışmış poh pohlanmaya, o yüzden gerçek bir tepki karşısında döndü sırtını gitti. Basketbol Dünya Şampiyonası'nın final maçındaki olaylardan pek de ders almamış kendisi. Bence oturup düşünmeli bu insanlar neden beni böyle ıslıklıyorlar diye. Tribündeki taraftar senin yanlış haritayı gösterdiğinde alkışlayan yardakçı milletvekillerine benzemez. Orası gerçekten arenaydı Recep Tayyip Erdoğan için ve o kaybetti. Sonradan daha Galatasaray ile anlaşma yapmadık vs. demiş. Güldürdü sağolsun bizleri.

Bu statda Galatasaray için herşeyin çok güzel olmasını umuyorum!...

13 Ocak 2011 Perşembe

Yeni Malatyaspor: 2 - Fenerbahçe: 1

  
Bu da yirmi dohuz! Gerçi, kupayı alsalar da: çok da fifi!

The Wheel of Time - Zaman Çarkı 1. Cilt "Dünyanın Gözü"

Zaman çarkı döner 
ve çağlar gelir gider 
olmuş olan, olacak olan 
ve olmakta olan 
her an gölgenin altında ezilebilir,

bırakın ejder bir kez daha zamanın rüzgarına binsin..

Bu kitap, 12 ciltlik bir serinin, 832 sayfalık, içerisinde toplam 305902 adet kelime ve 53 farklı karakter olan ilk kitabı. Yazarı Robert Jordan, 2007 yılında vefat etmiş.

Yüzüklerin Efendisi gibi bir fantastik edebiyat şaheseri. 1990 yılında basılmış. Maalesef basıldığından 21 sene sonra okudum. Yüzüklerin Efendisi'nden sonra ilk defa aynı heyecanı hissettiğim bir öykü. Bir an önce okumak istiyorum ama bitmesini de istemiyorum. Yaman bir çelişki! Resmen insanın yüzünü gülümsetiyor. Okunacak sonsuz sayfa:)

Bu hikaye de, diğer fantastik romanların çoğu gibi bambaşka bir dünyada geçtiği için biraz tasvir var. Ama kurgu, tasvirin önüne geçebiliyor. Bu öykü de karanlığın veya gölgenin ışığa olan savaşının anlatıyor. J.R.R. Tolkien'in hikayesini andıran noktalar yok değil. Ama, bu karakterleri de "Orta Dünya" üzerindeyken hayal etmek çok hoş oluyor. Bence okurken bu noktaları göz ardı etmek gerekli. Çünkü, okuması çok keyifli! İlginç bir nokta daha var bu hikaye ile ilgili: karanlıklar efendisinin adlarından biri de "shai'tan".

Konu fantastik edebiyat elbette akla gelen bir isim daha var: Ursula K. Le Guin. Okunması gereken bir yazar. Özellikle Mülksüzler. Hanımefendinin, Yerdeniz serisini de vardır; ama henüz ben okumadım. Artık, ancak seneye okuyabilirim sanırım:):)

2,3 ve 4. ciltlerin de siparişini verdim. Sabırsızlanıyorum.

11 Ocak 2011 Salı

11 Ocak 2011 Galatasaray-Beypazarı Şekerspor

İlk yarı sonunda gördük ki all quiet on the western front! galatasaray'lı futbolcular sanırım bir gösteri maçında olduklarını sanıyorlar. beypazarı taş gibi, duvar gibi savunma yapıyor. zaten beklenen de buydu. bizim bu savunmayı aşacak bir ara pasımız, kanat organizasyonumuz yok. ölü top bile yok! culio girdi bir iki canlılık oldu o kadar.
İlk yarı itibariyle:
barış: bir adet olumlu hareketi yok. bir tane dahi yok yani, bir tane! her topu ezdi. artık kendisine teşekkür etme vakti gelmiştir.
ayhan: ona de bir plaket verilmeli. ayrıca, pozisyondan sonra millete arkadan tekme savurma huyuna devam ediyor.
hakan balta: son iki maç sanki orta sahada iyi gibi bir havası vardı. bunun da sebebi görecelik! ayhan ve barışın yanında sanki orta sahanın beyni gibi gözüküyor insana.
serkan kurtuluş: olmayacak gibi. pas konusunda sıkıntılı.
arda: iyi niyetli ama daha vakti var eski formunu yakalaması için. top kontrolü zayıflamış sanki.
aykut: dağda bayırda geziyor sanki. konsantrasyon sıfır.
insua: herkes hata yapabilir. onun dışında pek de olumlu değil. takımla paralel.
aydın: casper the friendly ghost!
pino: takıma göre biraz daha hareketli ama kalabalık arasında eriyor.

Hagi'nin, karşılaşmanın avrupa kupalarına katılma yolundaki önemini devre arasında hatırlatması gerekirdi. yoksa bu şekilde sabaha kadar oynayalım nafile!... eğer yenilirsek bu ilk yenilgi olmayacak ama sami yen'deki son yenilgi olacak.

Trt spikerine de bir çift lafım vardı unutmuşum. şöyle ki, tribünde iki kişi arasında olmuş bir gerginliği "tribünler sıkıntılı" diyerek genellemesi hoş değildi. Sanki hiç bir maçta tartışma, kavga çıkmıyor. Tribünler sıkıntılıymış!

İkinci yarıda ne oldu da 3 gol oldu? Aydın ve Barış çıktı. Rakip takım iyice geriye yaslandı, yoruldu, tükendi. Culio ve Kazım resmen kan yaptı Galatasaray'da. Savunmamız, Şekerspor'un sahasının ortasına kadar çıktı. Normal olarak goller de geldi.

Maçta dikkate dair iki ilginç nokta var:
1- Servet'in röveşata ile gol atması
2- Ali Sami Yen stadındaki son golü Fenerbahçe'den transfer edilen bir oyuncunun ilk resmi maçında atmış olması. Kazım tarihe geçti. Umarım Galatasaray tarihinde daha sağlam yer alır ve ben de daha önce yazdığım cümleleri yerim!

Kapanış seremonisinde Ali Kırca şiir okumasaydı daha iyi olacaktı sanki!

Ali Sami Yen


Maalesef gerekli bir ayrılık! Son maç için stada gidecek olsaydım, kesin ağlardım! 

10 Ocak 2011 Pazartesi

Muhteşem Boykot!

Ailece oturup izledik. Çünkü, yansıtmaya değer uzak tarih dönemlerinden biridir Kanuni Sultan Süleyman'ın hükümdarlık dönemi. Ayrıca toplumun bu dönemine uygun bir spekülatif yapıya sahip. Rating ve izlenme payları dışında ilginç de bir rekoru oldu dizinin: şikayet sayısı. RTÜK'ün hakkında en çok şikayet aldığı yapım sanırım. Bu da senaristlerin hedeflerine ulaştıkları anlamına geliyor.

Öncelikle, dizinin dönemi tamamen gerçeklere dayanarak yansıtacağına dair bir iddiası yok. Tarihi bir senaryo uyarlaması. Bir toplum düşünün; bir dizide bir kadına tecavüz ediliyor ve bu kadının şişme tecavüz bebekleri piyasaya sürülüyor. E senaristler ne yapsın? Bu izleyici kitlesini kendine bağlamak istersen ya karakterler sürekli birilerini vuracak(kesecek); ya karakterleri birileri .ikecek ya da dizideki her karakter felaket silsilesine uğrayacak. Ayrıca bir de entrika katarsan işin içine tamamdır.

Şimdi bu senaryoyu düşünelim: padişah var kadroda astığı astık kestiği kestik hatta her akşam yediği önünde yemediği haremde! Hürrem diye bir karakter var entrika ustası diye biliniyor(öyle ya da değil önemli olan kamuoyundaki yargıdır pazarlama için). Padişahın karısı var mazlum! İleride bu adam kendi oğlunu öldürtecek(hangi dizide vardı?). Bu dizi iş yapar hacım.

Gelelim boykota! Millet, bir diğer senaryoda bangır bangır tecavüze uğrarken ses seda yok! Boykot yok! Neymiş Kanuni öyle biri değilmiş. Bence de değildir. Zaten adamlar, bu dizi %100 gerçektir de demiyorlar. Acaba aynı saate Kanuni belgeseli konsaydı izlenme oranı ne olurdu? 0,00....

İşin başka bir kaç boyutu daha var. Tvnet televizyon kanalında Tarih Atlası diye bir program var. Mustafa Armağan ve  İsmail Halis! Mustafa Armağan özellikle Osmanlı üzerine yoğunlaşmış bir tarihçi. Ama pek de objektif değil maalesef kendisi. Bu akşam ki programın başlığı Osmanlı Kimin Hedefinde? Aklıma, türlü cevaplar geliyor!!!Dizinin yayınlanma amacını, yerleşen Osmanlı bilincinin tahribine kadar götürdüler. Sundukları çözüm ise dizinin bu senaryo ile devam etmesinin yasaklanması oldu. Nerede kaldı özgürlükler? Tam bir komplo teorisi programıydı. İlerde kayıtları yayınlanır zaten, kaçırılmamalı.

Bir diğer ilginç açı da, M. K. Atatük hakkında var olan koruma yasaları ile ilgili. Sanırım insanlar bu konuda teknik olarak bir yanılgı yaşıyor. Ben koruma yasalarını savunuyor değilim ama, Atatürk halen vatandaşı olduğumuz devletin kurucusudur. Bulunduğu konumun, 1951 yılında çıkartılmış olan (ölümünden 13 sene sonra, ki varlığında kendisini eleştirmek de biraz göt isterdi) yasalar tarafından çevrelenmesi üniter devlet mantığı açısından tutarlı. Kanun metni burada! Biz, tarihimizde yöneticilik yapmış her kişi için koruma yasası nasıl yapalım? Teknik olarak mümkün değil? Nasıl bir kıstasla seçilecek bu kanunun kapsayacağı kişiler?

Ayrıca, bu konu ile ilgili bir cariye meselesi var ki evlere şenlik. Bunu biraz araştırıp yazmak istiyorum. İslam dininde cariye ve nikah durumları hakkında bence yanlış bir anlaşılma var. Öyle evine al, her türlü yararlan. Öyle şey olmaz! Nerede kaldı İslam'ın kadını yücelten duruşu? Bir kaç farklı yorum var bu konuda, araştıracağım.

Biraz uzun oldu ama Mustafa Armağan ve bu cariyelik konusunda biraz daha okumam lazım. Gerçi kendisine göre, islam hukukunda cariyelere nikah gereksizmiş. Bu arada Hürrem Sultan'da nikah kıyılan ilk cariye. Yüce gönüllü Kanuni!

6 Ocak 2011 Perşembe

Ice Age 4: Continental Drift, Temmuz 2012

Daha çoooookkk varmış.

Bağlantı youtube'dan. Site açık mı değil mi bilmiyorum. Eğer kapalıysa ve izleyemeyen olursa, başbakanımızın deyişi ile "arka kapıdan nasıl girilebileceğini" anlatabilirim.

Müzede Bir Muamma


İlber Ortaylı : Topkapı Sarayı Müzesi Başkanı
Yusuf Benli  : Topkapı Sarayı Müze Müdürü
?
?
?
?
?
Var burada bir muamma ve ayrıca ayyuka çıkan bir çatışma! Yusuf Benli'nin, "gölgelerin gücü adına, güç bende artık" şeklinde çıkışı -ki bu çıkışı yaptığı gazete: zaman- bir garipliğin ilk adımıdır. Röportajın son sorusu ve Yusuf Benli'nin cevabı ise şöyleymiş:

* Örneğin misafirler için ikramlık alınacak. İlber Bey lokum diyor, siz akide şekeri... Hangisi alınır?
* Akide şekeri. 
Avam kesimine dayanamayan İlber hocanın cevabı elbette Yusuf Benli'nin uslübunu reddetmek olmuş. Ama harbiden çiğ bir soru ve çiğ bir cevap!
Özgeçmişi itibariyle aslında gerçekten müzeci bir insan Yusuf Benli. Sanat tarihi okumuş, Mevlana Müzesi'nin başkanlığını yapmış. Torpille yapılmış, saçma sapan bir atama değil teorik olarak. Ama bir ortamda İlber Ortaylı varsa, derin bir nefes almalı insan ve üstünlük yarışına girmeyi asla düşünmemeli!..

Zaten, Sayın Benli'de kültür bakanından ayarı yemiş!

5 Ocak 2011 Çarşamba

Çakalların Emniyet Şeridi İhlali


Emniyet şeridini kullanan daha doğrusu ihlal eden insanlardan hoşlanmıyorum.

Beykoz'a dönmek için Kavacık sapağından 500 metre önce emniyet şeridine girip sonra ayrılanları bir nebze anlayabiliyorum; ama ayrılmayıp devam edenler, emniyet şeridine girip daha sonra utanmadan tekrar trafiğin içerisine girenler: siz çok mu akıllısınız? O yolda bekleyen sürücüler mal mı? Trafik, ilerde siz tekrar yola girmek istediğiniz ve zaten normal olarak sağ şeritte gidenlerin size yol vermesi ile de tıkanıyor. Bunu düşünemiyor musunuz?


Ama yolun ilerisinde polisi görünce, hoooopp aman
abi yol ver gireyim sağ şeride! Ne oldu? Hani  akıllıydın? Sizi pis çakallar sizi!

Fahri trafik müfettişi olayım dedim, 40 yaş sınırı varmış. Şerefsizim sırf kıllık olsun diye, tıkalı trafikte geçerdim sağ şeride; basardım deklanşöre. Ama daha 10 sene var onun için.

İstirham ediyorum, bu tarz çakallıklara meyletmeyelim. Ayıp! İnançlı insanlarsanız eğer, kul hakkıdır bu! Dürüst davranırsak eğer daha düzenli bir trafiğe sahip olabiliriz.


Sanırım fotoğraflar, TEM FSM-Kadıköy istikametinde, Ataşehir sapağı öncesi çekilmiş. Emniyet şeridinin gerçekten ihtiyacı olanlar tarafında kullanılamaması durumundan bahsetmedim bile. İşin o boyutu, zaten dürüst davranılınca kendiliğinden çözülecektir.

4 Ocak 2011 Salı

Brahmaçarya

Breh, breh, breh...

İddialı bir kelimeymiş brahmaçarya! Hinduca duyguların düşünce, söz ve eylemde kontrolü demekmiş.

Ama öyle böyle bir kontrol değil. Ne güzel, iyimiş, hoşmuş demeden önce aşağıdaki paragrafı okumanızı öneririm. Sanırım Gandi'nin biyografisinden:

Gandi 16 yaşındayken babası çok hastalandı. Ailesine çok düşkün olduğu için hastalığı süresince babasının başucundaydı. Ancak bir gece Gandi'nin amcası, kısa bir süreliğine Gandi'nin dinlenmesi için yerine geçti. Yatak odasında geçtikten sonra bedenin arzularına karşı koyamayarak karısıyla birlikte oldu. Kısa bir süre sonra bir hizmetçi, babasının az önce öldüğünü bildirdi. Gandi büyük bir suçluluk duydu ve kendini hiçbir zaman affedemedi. Bu olaydan "çifte utanç" diye söz eder. Bu olay Gandi üzerinde öyle etkili olmuştur ki hâlâ evliyken 36 yaşında cinsellikten vazgeçer ve bekârlığı seçer.

Bu kararın alınmasında tinsel ve pratik anlamda saflığı öğütleyen Brahmaçarya felsefesinin büyük etkisi vardır. Cinsellikten kaçınma ve çilecilik bu düşünüşün bir parçasıdır. Gandi brahmaçaryayı Tanrı'ya yakınlaşma ve kendini kanıtlama yolunda ana temel olarak görmüştür. Otobiyografisinde çok küçük yaşta evlendiği karısı Kasturba'ya duyduğu şehvet dolu dürtüler ve kıskançlık krizleri ile olan mücadelesini anlatır. Cinsellikten uzak kalarak şehvet duymaktansa sevmeyi öğrenmenin kişisel zorunluluğu olduğunu hissetmiştir. Gandi için brahmaçarya "duyguların düşünce, söz ve eylemde kontrolü" demekti.

Bence keskin bir karar ve yanlış bir çıkarım olmuş. Bir diğer açıdan nefis mücadelesinden başka bir şey değil.

Colin Kazım Richards ve Serdar Özkan Misyonu

Galatasaray, geçen sezon sonunda Beşiktaş'tan bedelsiz olarak transfer ettiği Serdar Özkan'dan aldığı verimi göz önünde bulundurarak, Fenerbahçe'de aynı misyonu üstlenen Colin Kazım Richards'ı transfer etmiş.

Gerçekten de Serdar Özkan, yarım sezon da lig, kupa ve avrupa ligi maçlarının neredeyse tamamında ilk 11 başlamış ve Futbol Federasyonu Disiplin Kurulundan ceza almadığı süre zarfında yeni takımına katkısı, spor camiası tarafından yadsınamaz bir gerçek olarak belirtilmiştir.

Galatasaray'ın yeni hedefinin, Trabzonspor'da "Serdar Özkan Misyonu" temsilcisi olarak kabul edilen Yattara olduğu da sızan haberler arasındadır.

Galatasaray'ın bu misyona sahip oyuncuları bedelsiz olarak transfer etmesindeki en önemli etken, bu sezon çalıştığı her iki teknik direktörün de "insan yönetimi" konusunda dünya çapında birer "guru" olarak anılmaları ve camianın bu isimler güvenidir.

Bu arada, disiplinsizlikleri ile 7'den 70'e bütün Galatasaray taraftarının çileden çıkartan Misimoviç'in Serdar Özkan ve Colin-Kazım Richards'ı örnek aldığı açıklaması, kadroya geri dönebilmek adına yapılan nafile bir çaba olarak algılanmıştır.

Ne mutlu biz Galatasaray taraftarlarına ki böyle yöneticilere sahibiz; milli yıldızlarımızın harcanmaması için ikinci şans veriyorlar.

Acaba bize ikinci bir şansı kim verecek?

Galatasaray öyle bir takım ki; insana "umarım yazdıklarımdan dolayı gelecekte utanç duyarım" hissini yaşatıyor. Ama gerçekten, umarım yukarıda yazdıklarımı ve tükürdüklerimi bir gün yalar, yutarım.

Hadi göreyim sizi de utandırın beni!

3 Ocak 2011 Pazartesi

Facebook ve Video Klip Paylaşımı

Facebook üzerinde video klip paylaşımı bir türlü anlayamadım. Hani şaka olur paylaşırsın, komik video olur paylaşırsın, haber olur, bilgi içeren video olur paylaşırsın ama video klip ne? bu konuda bir kaç cümle hazırladım:

1. Canım arkadaşım benim seninle aynı müzik tarzına sahip olduğumu mu varsayıyorsun?

2. Duygulu bir anında bir müzik parçası sana hoş gelmiş olabilir ama ben senin bu paylaşımını gördüğüm zaman duygulu bir anımda değilsem ne olacak?

3. Birilerine mesaj verilmek mi isteniyor bu yolla? Gerek nefret gerekse aşk içeren şarkıları bu kategoriye dahil ediyorum.

4. "Arkadaşım sana ne ben illa da paylaşacağım" dersen bari seri olarak paylaşma.

5. Bu işin yasal bir düzenlemesi yok mu? Fizy kapanabiliyorsa facebook da kapansın o zaman.
Özgürlükler açısından pek uygun bir öneri olmadı bu. Ama ya kanun düzelsin ya facebook kapansın hacım!... Tabi kapatabilirlerse...

6. Durumunu paylaş, duygularını paylaş, fotoğrafını paylaş, komik videoyu paylaş (ki bunda da komiklik göreceli) ama video klip paylaşma. Haydi bayrağı beğenelim, Atatürk resmini beğenelim, Hz. Muhammed'i beğenelim gibi spamvari(bu kelime doğru mu bilmiyorum) şeyleri paylaşma.Yapma!

1 Ocak 2011 Cumartesi

Ulusal Bütünlüğü Sağlama Kampanyası

Cumhurbaşkanımız, 90 senedir sağlanamayan ulusal bütünlüğü 2 yıldan daha az sürede gerçekleştirebilir. Eğer cumhurbaşkanı her hafta farklı bir ilde cuma namazına giderse bu iş 81 haftada biter. Hatta geçen cuma yaptığı Diyarbakır ziyaretini kampanya başlangıcı olarak sayarsak 80 hafta! 2 yıllık süreden kalan 20 hafta da il olabilecek kapasitelere sahip ilçelerde geçirilebilir.